1994 yılında Boğaziçi Sosyoloji bölümünde okurken iş hayatının cazibesine kapıldım ve özel bir ilköğretim kurumunda hem idari görevde hem de eğitmen rolünde haftada 2 bazen 3 gün olacak şekilde çalışmaya başladım. Bu iş tempom Psikoloji yüksek lisansımı bitirene kadar aynı kurumun farklı birimleri içinde aldığım rollerle artarak devam etti. Daha sonraki yıllarda faydasını fazlasıyla gördüğüm bu deneyim sayesinde kalite yönetim sistemi, müşteri ilişleri yönetimi, pazarlama ve satınalma süreçleri ile tanışmış oldum. Aynı kurumun expat çocuklarına yönelik eğitim hizmeti veren ayrı bir kurumu daha olduğu için farklı millet ve kültürden insanlarla birlikte çalışma deneyimi elde etmiş olmakta, iletişim ve ilişki yönetimi konusundaki bakış açımı oldukça besledi, yani beslemiş çünkü profesyonel hayatımın ileriki evrelerinde bunu daha iyi fak ettiğim pek çok anım oldu. Gerçekten deneyimi yaşarken farkında olamıyor insan, bir avaz çalışıyorsun, günlük akış içinde işler oluyor bitiyor lakin kıymeti deneyimi kullanma anı geldiğinde ortaya çıkıyor.
Velhasıl yüksek lisans mezunu olmuş ve iş hayatına atılmış çiçeği burnunda bir profesyonel olarak belli bir bilinç seviyesine gelmiştim. Eğitim altyapım ve deneyimim bana insan kaynakları alanında kariyer yapmamın benim için biçilmiş kaftan olduğuna işaret ediyordu. Ben de öyle yaptım ve 2000 yılında Arthur Anderson işbirliği ile yürütülen “Dardanellium projesi” ile Dardanel firmasına girerek insan kaynakları alanına adım attım. Kariyer yolculuğumun sonraki durakları beni hep bir üst seviyeye taşıdı diyebilirim.
2001 yılında Koç Topluluğuna katıldım. Sırasıyla Birmot, Otokoç ve Koç Holding bünyelerinde insan kaynakları yöneticiliği görevini farklı içerik ve sorumluluk alanlarında yürüttüm. Bu süreçte sadece personeli olduğum şirketlerde değil topluluk içinde de organizasyonel gelişim ve değişim projelerinde aktif rol alarak diğer koç şirketlerine de destek verme ve farklı sektörel dinamikleri öğrenme fırsatını yakaladım. Proje yönetimi hayatımın bir biçimi oldu o yıllarda, iyi ki de olmuş.
2006-2008 yılları arasında kendi danışmanlık firmasını kurarak ilk “patron” olma deneyimimi yaşadım. Kurumsal hayatta edindiğim deneyim ve alışkanlıklarımı yeni düzenime uyumlandırmak belki de iş hayatımın en zorlayıcı ve de en öğretici dönemi oldu. Aile şirketleri ve KOBİ’ler ile tanışıklığım o dönemlere dayanıyor. Anlayacağınız hem danışmanlık şapkanız hem de iş sahibi/işveren şapkanızı bir arada taşımak ne demek ta o zamanlarda anladığımı düşünüyorum. Bu önemli bir farkındalık ve öğreti oldu benim için çünkü bir sonraki iş kurma ve danışmanlık deneyimime daha bilinçli adımlar atarak başladım.
O zamanlar “V.U.C.A” dünyası kavramı çok hayatımıza girmemişti belki ama ben kendi içimde ve iş sahibi olma deneyimimle kavramın hakkını verdiğimi şimdi analiz ettiğimde anlıyorum. Ekonomik ve politik çalkantıların içinde kısıtlı bir kaynak ile öngöremediği bir geleceğe doğru kürek çeken ben gayet kırılgan ve hassas bir zemin de ilerleme hırsını gösterirken “yeniden” ve “daha etkin” bir şekilde başlayabilmek için ara vermem gerektiğine karar verdim.
Kurumsal hayata Abdi İbrahim İlaç’ta insan kaynakları müdürü olarak döndüm. 7 yıl boyunca yurtiçi ve yurtdışı (Kazakistan, Cezayir, Azerbeycan, Gürcistan) operasyonlarında organizasyonel gelişim, değişim ve dönüşüm süreçlerinde yoğun bir şekilde çalıştım. Şirket birleşmesi ve satın alınması operasyonlarında insan kaynakları bünyesinde yönetimsel sorumluluklar aldım. Yetenek yönetimi, performans kültürü, çalışan bağlılığı, işveren markası ve iç iletişim konularına yönelik projelerde görev aldım.
Yıllar su gibi akıp geçti. Hatta bu süre içinde Adler koçluğumu, gelişim ve değerlendirme merkezi uzmanlığımı ve Six Seconds Duygusal Zeka uzmanlığımı da edindim.
Sonra öyle bir gün geldi ki, danışmanlık deneyimimi özlediğimi ve bir önceki denememe göre daha hazır olduğumu farkettim. Ocak 2015 itibariyle Trio İnsan Kaynakları Danışmanlık firması kaldığı yerden ama farklı iş modeli ve çalışma disiplini ile 2.hayatına bu şekilde başladı.
İlk günden bugüne kadar odağını koruyarak ağırlıklı aile şirketleri ve KOBİ’lerle çalışarak değişim, dönüşüm ve gelişim projelerine imza attım, atmaya da devam ediyorum. Her zaman işbirlikleri ve iş ortaklıkları ile çalışmanın faydasına inanmışımdır. Yeni iş modelimde iş ortaklıkları kurup geliştirmeyi modelin bir parçası haline getirdim. Son 2 yıldır da Unicon oluşumu altında güvenle ve keyifle güzel işler yapmanın motivasyonunu yaşıyorum. Farklı bakış açılarının sinerjisine her zaman çok inandım ve destekledim. Şimdi ise sadece uzmanlığına değil, iş yapma etiğine ve kişi olarak özüne güvendiğim çok kıymetli meslektaş ve dostlarım Ece ve Altuğ ile kendimi gerçekleştirebildiğim projelerde yer almanın ve başarılı işlere imza atmanın değeri paha biçilemez diyorum.