Saygı…

Saygı…

Sosyolog ve sosyal psikologlara kulak verdiğimizde, tarihte toplumlar arasında tutkuyla savunulan iki kavram olduğunu duyuyoruz: Adalet ve Merhamet. İçinde bulunduğumuz modern zamanlarda artarak ve en çok duyulan kavram ise “saygı”: Ayrımcılığa karşı bir slogan olarak da duyduğumuz kavram. Peki adalet ve merhamete artık dünyamızda ihtiyaç yok diyebilir miyiz? Ne yazık ki onların da “modası” geçmiş değil, keşke insanlığın bu üç temel değerine canımız acıdığı için duyduğumuz ihtiyacı geride bırakabilmiş olsaydık…

Saygıyı iki şekilde tarif edebiliriz: Kendimize duyduğumuz saygı ya da “özsaygı” ve başkalarına duyduğumuz saygı. Özsaygı, bizi var ettiğine inandığımız tüm özelliklerimizle kişisel bütünlüğümüze bakışımızı, kendimizi nasıl “tanıdığımız” (recognition) olarak tarif edilebilir. Başkalarına duyduğumuz saygıyı da belki karşımızdakini ne kadar “tanıdığımız” (recognition), ona ne kadar değer verdiğimizle açıklayabiliriz. Buradaki zorluk, bir kavramı başka bir kavramın sonucu ya da ilişkisi ile tarif etmek galiba. Böyle bir yaklaşım, o kavramı zenginleştiriyor mu yoksa karmaşıklaştırıyor mu? Kelime olarak “tanıma-recognition”a baktığımızda bilip ayırt etmek ya da Hukuktaki karşılığıyla “varlığını kabul etmek”. O zaman şöyle diyelim: “birinin ya da bir şeyin varlığını kabul ettiğinizde ona saygı duymaya başlarsınız.”

Günümüz felsefecilerinden Stephen Darwall’a göre, “onur duymak” gibi “saygı” da asimetrik bir tanıma (recognition) biçimi olarak öne çıkıyor. Asimetrik çünkü, karşılıklı değil ve temelde hakların eşitliğine dayanmıyor, diyor Darwall. Buna göre, birinin otoritesini ve kendine özgü konumunu tanımak, saygıyı gösteren kişiyi sorumlu kılıyor, o kişiyi bağlıyor. Ancak bu durum, “kurumsal otoriteye” duyulan saygının sadece o mevkilerde, yönetici koltuklarında oturanların “insan” olmaları halinden gelebileceği gerçeğini de engellemiyor. Belki, simetri burada başlayabilir: Sadece “insan” olma kavramı üzerinden duyulan karşılıklı olarak birbirini tanıma… Buna ek olarak Darwall’ın ortaya koyduğu bir başka tanıma şekli de “bilgiye dayalı otoriteye saygı”dır. Bu tür bir saygı uzman kişiler tarafından verilen tavsiyelere güvenmeyi ve kabul etmeyi tarif ederken; saygı duyanları yetkin kişilerin yönlendirmelerini dikkate almaya ve ilgili davranışlarına belirli bir yön vermeye teşvik eder. Türkiye datasının yer almadığı ancak Dünyadaki tüm coğrafyaları temsilen 26 ülkenin verisinin yer aldığı Edelman’ın 20. Güven Barometre Raporunda uzmanlığa duyulan güvenden bahsediliyor. “Uzmanlık”, Green ve Howe’un güven eşitliğinde ifade ettiği faktörlerden biri (Bkz. Güven her zaman belli bir “yola ihtiyaç duyar”) . Edelman’ın raporunda aşağıdaki grafikte de gösterildiği şekilde, şirketlerdeki teknik uzmanlara, akademik uzmanlara ve eş çalışma arkadaşlarına duyulan güven diğer gruplara göre önde. Darwall’ın perspektifinden baktığımızda, bilgiye dayalı otoriteye duyulan saygının bu otoritelerin tanınması neticesinde ortaya çıktığı şeklinde yorumlanabilir. Bu kapsamda, teknik uzmanlığı olan kişilere duyulan “güven”in tanınması olarak da tanımlayabiliriz, saygıyı…