Anlayış: Empati ve daha fazlası
“Anlayışı” en çok empati ile ilişkilendirebiliriz ancak günlük dildeki empatiden daha fazlasını ifade ediyoruz. Benjamin Cuff ve arkadaşları 2016 yılında Emotion Dergisinden yayınlanan “Empathy: A Review of the Concept” adlı çalışmalarında empatinin akademideki kavramsal tanımlarını incelemişler. Kavramı gözden geçirme ve mutabakat ihtiyacı hissetmiş olabilirler. Çalışmalarının sonunda şuna ulaşmışlar: “Empati, kişilikten gelen özelliklerle içinde bulunulan durum arasındaki etkileşime bağlı olan duygusal bir tepkidir (i. emotional empathy – duygusal empati ya da empatinin duygusal boyutu). Empatik tepkiler, otomatik olarak ortaya çıkarılır. Ancak zihinsel kontrol süreçleriyle de ilişkilidir. Yani, kişinin karşılaştığı duyguyu algılaması ve tanımlamasıdır (ii. cognitive emapthy – bilişsel empati ya da empatinin bilişsel boyutu).” Psikolog Daniel Goleman ve Paul Ekman empatiyi bu iki boyuta ek olarak farklı bir boyutla daha tanımlamışlar: iii. empatik ilgi (compassionate empathy). Empatik ilgi, kişinin karşısındakinin duygusunu anlamanın ve paylaşmanın ötesinde, kişiyi harekete geçmeye elden geldiğince yardım etmeye yönlendiren duygudur.
Empati duyan kişiler, duygunun odağında ya da kaynağında kendileri olmadığını kabul eder. Cuff ve arkadaşlarının bahsettiğimiz makalesinde belirttiği ve bizim de değinmeden duramayacağımız şey, “duygunun kaynağına kişinin kendini koyması halinde” ortaya çıkan şeyin “sempati” olduğudur. Sempatide karşıdaki kişinin duygularına doğrudan ilgi göstermek ya da dokunmak yoktur. Türkçe’de sempatiyi sevimli, hoş gelen gibi olumlu anlamlarıyla kullanıyoruz. Diğer taraftan, sempati göstermek zihinlerimize yerleşmiş anlamıyla pek işe yaramayan, derinliksiz, uçucu bir duygu olarak da düşünülmemelidir.
Pandemi döneminde hastalanan bir iş arkadaşınızı duyduğunuzda doğal tepkiniz üzülme veya acıma olabilir. Bu ilk tepkiyi sempati olarak tarif edebiliriz. İngilizce’de sempatinin öne çıkan anlamı biri için acı ve üzüntü duymakla ifade ediliyor. Dolayısıyla, hastalanan arkadaşımıza üzülmek, geçmiş olsun dileklerini gönderdiğimiz bir kısa mesaj, kısa bir telefon görüşmesi sempatik tepkiler olarak tanımlanabilir. Bu eylemde empati ya da anlayış pek yoktur, çünkü “üzüntü” size ait bir duygudur. Bir sonraki aşamaya geçtiğinizde, o kişinin neler yaşadığını anlamaya, hayal etmeye çalışırsınız; ne kadar ağrısı var, gününü nasıl geçiriyor, ailesiyle günlük hayatın akışını nasıl sürdürecek, hayatları bir süreliğine de olsa nasıl değişecek vb. Bu düşünceler bilişsel empatiyi ifade ediyor. Duygusal empati, sadece arkadaşınızın duygularını anlamanıza değil aynı zamanda bu duyguları paylaşmanıza da yardımcı olur. Onunla neler hissettiğine, neler yaşadığına, bu durumun onu nasıl zorladığına dair bir sohbet yaparak onun duygularını paylaşırsınız. Son olarak empatik ilgi sizi harekete geçirir: Ona nasıl yardımcı olabileceğinizi, işle ilgili neler yapabileceğinizi sorarsınız ya da doğrudan onun üzerindeki işleri sizin yapabileceğinizi söylersiniz; çok daha yakınsanız ailesiyle ilgili konularda da destek olmayı teklif edebilirsiniz.
İş birliğine dayalı çalışma modelimizin temeline koyduğumuz değerlerimizden biri olan “anlayış” tam bu açıdan ele alındığında, bilişsel empatiyi olduğu kadar duygusal empatiyi ve empatik ilgiyi de içine alıyor. Çalışma modelimizin özünde ve bizlerin de işe yaklaşımımızda empatinin haricinde içtenlikle merak etmek ve sormak, düşünmek, olasılıkları birlikte konuşmak, yardımcı olmak için karşıdakini tüm açıklığıyla anlamaya çalışmak, ihtiyacı olan bir şeyler yapmak yatmaktadır.
Sonuç olarak, insanla çalıştığımızı unutmadan insana dair anlama çabasını tüm etkileşimleriyle ortaya koymayı önemsiyoruz: Anlayış zaman ister, çaba gerektirir.
UNICON Ekibi Altuğ, Berna, Ece