Anlamlandırılmayan yoktur…

Hayatın anlamını arama, yeniden tarif etme ya da gözden geçirme çabasına yaş ilerledikçe daha çok düşüyor insan. Acaba zekâ, keskinliği kaybetmeye başlarken ruhun bu olgunlaşma eğilimi mi bizi biz yapan?

Yaşım ilerleyip kendimle ilgili sorgulamalarım arttıkça ve kendimle ilgili daha çok keşif yaptıkça daha çok seviyorum “ben olma halimi”. Bu, “ben olma halinin” herhalde en göze çarpan kısmı “anlam” arayışı. İlhan Berk’in “adlandırılmayan yoktur” deyişine “anlamlandırılmayan yoktur” demek, Şairin tüm şiir ve yazılarında anlatmak istediğine de ters düşmez, anlam ararken bir şeyleri adlandırmaya çalıştığımız gerçeğine de…

Bir çaba

Bireysel yolculuğumuzun büyük şehirlerde hızla akan zamanı içinde, kendi yolculuğumuza dahil ettiğimiz diğer tüm varlıklar yolculuğumuzla etkileşime girer. Bu etkileşimi çoğu zaman anlamlandırmayız bile: Gelir ve geçer. Ancak, aynı frekansta titreşimler duyduğumuzda ya da frekansımızı bozmaya başladığında dikkat kesilip bu frekansta “neler olduğunu”, bu frekansın bize “ne söylediğini” anlamaya çalışırız. Bu çabamızın bir sonucu olarak bulduğumuz anlam, eğer gerçekten kalbimize dokunuyorsa onu terk etmek istemeyiz. Onunla heyecanlanır, onu düşünür, yolculuğumuzda kadim bir dost gibi yanımızda kalmasını ister, birlikte yaptığımız yolculuk bitse bile iyi duygularla hatırlamaya devam ederiz.   

Anlamı ben mi tanımlarım, yoksa bir başkası mı?

Yıllarca kurumsal şirketlerde çalışmış biri olarak, yolculuğumda benimle kalmasına izin verdiğim şirket sayısı ne yazık ki az. Burada kendime sorduğum soru; çalıştığım şirketlerin benim için tanımladıkları anlam mıydı yoksa benim onlarda bulduğum anlam mıydı, beni etkileyen?

Bu soruya cevap vermeden önce, organizasyonların kendi anlam arayışlarına biraz değinmek istiyorum. 2009 yılında Simon Sinek’in çok ses getiren, en popüler konuşmalardan biri olan “Start with Why” adlı TED Talk konuşmasının içeriğinde dile getirdiği “Why”, organizasyonların bu konuya bakışıyla birlikte ilgisini de bu kapsamdaki çalışmaları da artırdı. “Neden” sorusu anlamı tarif etmede kullanılan en değerli soru. Dolayısıyla, Türkçe’de Why=Anlam olarak kullanmak hiç yanlış olmaz. Bu tanımlamayı “amaç” olarak da duymuşsunuzdur.

Duygular, anlam, Z kuşağı ve organizasyonlar

Organizasyonlar kendi “anlam”larını tanımladıklarında; bu, organizasyonun her bir seviyesindeki çalışan için ilham vericidir. Bu anlam, aynı zamanda, büyük bir olgunun parçası olma, kendi anlamınla benzeştirdiğin dolayısıyla sahiplendiğin bir duygu yaratır. Bu bağlamda, organizasyonlar için bile tanımlanan anlam birey için duygusaldır, duygularla ilgilidir. Kapitalizm gerçeğini ve tüm bu kavramların kapitalizm sayesinde hayatımıza girdiğini yadsıyamam. Ancak, insanların duygularıyla var olduklarını düşünürsek, insanlar nerede olursa olsunlar duygularıyla yaşamaya devam edecekler: Modern organizasyonlarda ya da değil. Hele ki Z kuşağının çokça gündemde olduğu bu günlerde, bu kuşağın beklenti ve hayallerinin daha çok anlam buldukları, neden-niçin soruları için duydukları yanıtları kendi bireysellikleri ya da değer setlerine göre yorumlayabildikleri, “dahil”-“gerçekten içinde” oldukları ortamları tercih edecekleri bir kehanet değil. Bu gençler, özellikle ekonominin içinde kendilerini daha fazla gösterecekleri bir yaştalar. Salt X jenerasyonları tarafından tasarlanmış süreç ve yönetim yaklaşımlarıyla yönetilen ya da bu öğelerle yoğrulmuş kültüre sahip organizasyonların bu gençler için anlam yaratmakta zorlanacaklarını söylemek için gelecekten gelmeye gerek yok!

Sizi etkileyen bir deneyimle ilgili neler yaşadığınızın detaylarından çok ne hissettiğinizi hatırlarsınız. İşte tam da bu! Organizasyonların çalışanlarına yaşattığı her bir deneyimin arkasındaki “anlam” eğer birbiriyle tutarlıysa ve çalışanların kalbine dokunabiliyorsa değerlidir.

Organizasyonlar harika “anlam” cümleleri yazdıkları için kendi çalışanlarının kalbine ulaşmazlar ya da çalışanların kendi anlamları organizasyonun anlamına göre şekillenmez. Çalışanlar ancak içinde oldukları organizasyonun “anlamlı titreşimlerini” duyduklarında bir karşılık vererek bunun kalplerine dokunduğunu hisseder.

Daha yazacak çok şey, söylenecek çok söz var ancak yazının ortasında sorduğum soruyu yanıtlayarak bu yazıyı bitirmiş olayım: Benim bulduğum anlamdı, onların anlamını görünür kılan!

Bir başka deyişle “Anlamlandırılmayan yoktur.”

Ece Aktan